Sektörün Sorunları

II- SEKTÖRÜN ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI

Her şeyden önce, sektör sorunlarının çözümünün; işçi, temsilcileri sendikalar,işverenler ve hükümet arasında sağlanacak sosyal diyalogdan geçtiğine inanmaktayız. TEKSİF  sosyal diyalog sürecinde yer almaya ve sektör sorunlarının çözümü için azami gayreti göstermeye hazır olduğunu defaatle açıklamıştır.  Bunun, sorunları çözme yolunda önemli başlangıç noktası teşkil edeceğine de inanmaktayız. Sektörün sorunlarının tespiti ve çözümü konusunda  Ekonomik ve Sosyal Konsey’in önemine de inanmaktayız.

Sektörün acil çözüm bekleyen sorunlarını üçe ayırabiliriz. Bunlar;

1. Finansman Sorunları,

2. Maliyeti Artıran ve Rekabeti Zorlaştıran Sorunlar,

3. Yapısal Sorunlar.

Sektörün bu sorunlarını ayrıntılı olarak incelediğimizde şunları söyleyebiliriz;

1. Finansman Sorunları

Ticari bankaların tekstil ve konfeksiyon sektöründe faaliyet gösteren firmalara açmış oldukları kredilerin yetersiz miktarda olması kredi faizlerinin yüksekliği ve vadelerinin kısa olması  sektörde yatırım yapma imkanını azalmakta ve kredi borçlarının geri ödenmesinde sıkıntılar yaşanmasına sebep olmaktadır.

Eximbank tarafından ihracatçılarımıza kullandırılan ve ihracatı artışında önemli rol oynayan ihracat kredileri için ayrılan kaynaklar yetersiz kalmaktadır.

Diğer sektörlerde olduğu gibi tekstil ve konfeksiyon sektöründe de yeterli yabancı sermaye girişinin olmaması bu sektörde teknolojik gelişmeleri izleme ve yeni pazarlara girme imkanını azaltmaktadır.

Finansman İhtiyaçları Giderilmeli, Maliyetleri Düşürülmelidir

Sektörde, Eximbank kredilerinden yararlanmak için çok sayıda başvuru bulunmaktadır. Bu başvuruların çoğu  henüz sonuçlandırılmamıştır. Son dönemde ülkemizin ihtiyacı olan dövizin ülkeye kazandırılması açısından önem taşıyan bu kredilerin ihracatçılarımıza neden kullandırılmadığı anlaşılamamaktadır. Eximbank kaynakları bu düzeydeki başvuruları karşılayacak niteliktedir. İhracatçılarımızın bu zor geçiş döneminde rahatlatılması için bu başvuruların bir an önce sonuçlandırılarak kredilerin ihtiyaç sahibi üretici ve ihracatçıya kullandırılması sağlanmalıdır. Bu arada Türk Lirası ve döviz kredilerinin faiz oranlarının enflasyonun yarısı düzeyine indirilmesi gerekmektedir. KOBİ niteliğindeki iplik ve kumaş işletmelerine Eximbank kredisi kullandırmayan bankalara yaptırım uygulanmalı ve tahsis edilen Eximbank kredilerinin bölge ve sektör bazında adil biçimde bölüşümü sağlanmalıdır.

Eximbank kredilerinde yerli girdi oranı % 50’nin üzerinde olan ihracat projelerine öncelik verilmeli ve bu tür projelere mevcut kredi faizleri uygulanmalıdır. Yerli girdi oranı % 50’nin altına düştükçe Eximbank kredi faiz oranları kademeli olarak artırılmalı ve % 20’nin altında yerli girdi oranı olan ihracat projelerine destek verilmemelidir.

Ülkemize yabancı sermaye girişini hızlandırmak için yatırım ortamını iyileştirme  çalışmalarının sürdürülmesi zorunludur.

2. Maliyeti Artıran ve Rekabeti Zorlaştıran Sorunlar

a)Sosyal Sigortalar Kurumu(SSK) Primi ve Vergiler Yüksektir

SSK primleri ve vergilerin maliyeti rekabeti engelleyecek ölçüde yüksektir. Ülkemiz istihdam maliyetleri açısından AB ülkelerine göre avantajlı durumda olmakla birlikte, Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden daha yüksek istihdam maliyetlerine sahiptir. Ülkemiz, OECD ülkeleri arasında ücretten alınan vergiler ile SSK primleri açısından en yüksek kesintinin yapıldığı ülkeler arasında 1. sıraya yükselmiştir.

SSK Prim ve Vergilerde İndirim Sağlanmalıdır

Ülkemizin tekstil ve konfeksiyon sektöründeki mevcut istihdam maliyeti ile özellikle Çin, Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Tayland, Endonezya, Malezya, Sri Lanka ve hatta bazı Doğu Avrupa ülkeleri ile rekabet etmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu itibarla, bu dezavantajı avantaja dönüştürebilecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.

İstihdam maliyetlerini artıran yüksek oranlı kamusal düzenlemeler yani; sosyal sigorta primleri, vergi ve diğer kesintiler makul oranlara düşürülmelidir. İşgücü ve işgücüne bağlı diğer maliyet kalemleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde Batı bölgelerimize göre daha ucuz olduğundan, konfeksiyon üretimi bu bölgelerde yoğunlaştırılabilir. Bunun yanında işgücü veriminin eğitim ve yeni teknolojilerle artırılması da sağlanmalıdır.

b) Enerji Fiyatları Rakip Ülkelerin Üzerinde Seyretmektedir

Türk tekstil ve konfeksiyon sektörü özellikle pahalı enerji nedeniyle, önemli bir rekabet sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu faktör, ülkemizin dünya pazarlarındaki rekabet üstünlüğünü olumsuz yönde etkilemektedir.

Ülkemiz, temel girdilerden elektrikte AB ülkelerine göre en pahalı elektriği kullanmaktadır. Ülkemizdeki enerji politikalarının yanlışlığı sonucunda yükselen elektrik fiyatları, sektörün rekabet gücünü azaltmaktadır. Ülkemizde elektrik fiyatı  KDV hariç 7,3 cent düzeyindedir. AB ortalaması ise 4,3 cent’tir. Dolayısıyla bu durum rekabet konusunda ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Diğer taraftan, ülkemizde akaryakıt fiyatları enflasyona göre ayarlanmalıdır. Bir yandan enflasyon gerilerken diğer yandan döviz kuru düşerken akaryakıt fiyatlarında herhangi bir gerileme olmamakta hatta yükselmektedir. Akaryakıt ürünlerinde fiyatın yükselmesi tamamen ÖTV’ye bağlı bulunmaktadır.

Enerji Fiyatları Dünya Ortalaması Seviyesine Çekilmelidir

Üretimde enerji fiyatlarının mutlaka ucuzlatılması ve dünya ortalamaları seviyesine çekilmesi gerekmektedir. Enerji fiyatlarının aşağıya çekilebilmesi için enerji tüketimi üzerinden alınan vergi ve  fonların azaltılması veya kaldırılması gerekmektedir. Üretimde enerji maliyetlerinin rakip ülkelerle aynı seviyeye getirilmesi ihracatçıya yapılacak en büyük teşvik olacaktır.

c) Pamuk  Fiyatları Dünya Ortalamasının Üzerindedir

İç piyasadaki üretim yetersizliği ve yurtiçi fiyatlara göre daha ucuz olan  ABD’den pamuk satın alınması eğilimi, ülkemizi pamukta ithalatçı ülkeler arasına sokmuştur. Ayrıca, pamuk üreticilerine verilen kredi ve girdi destekleri uygulamalarına son verilmesi de pamuktaki sorunları büyütmüştür. Pamuk desteğinde belirsizlik bulunmaktadır. Destek miktarının az olması nedeniyle pamuk üretimi arttırılamamaktadır. Pamukta tohum ıslahı da yetersizdir.

Tekstilin Hammaddesi Pamuk Desteklenmeli ve  Milli Bir Pamuk Politikası Oluşturulmalıdır

Ülkemizin milli bir pamuk politikası olmadığından üretim miktarı, kalite ve fiyatta istikrarsızlık mevcuttur. Ülkemizde pamuk fiyatları genelde Eylül-Aralık aylarında dünya piyasalarının altında olmaktadır. Bu da pamuk üreticisini zor durumda bırakmaktadır. Pamuk üreticinin elinden çıktıktan sonra Mart-Temmuz aylarında ise dünya fiyatlarının üzerinde seyretmekte ve tekstilciyi mağdur etmektedir. Bu durum konfeksiyon sektöründe de fiyat istikrarsızlıklarına yol açmaktadır. İithal iplik ve kumaş kullanımı da artmaktadır. Bu sebeple pamuğun çiftçinin elinden çıktığı fiyatla iplikçi tarafından satın alınabilmesini sağlayacak, böylece iki kesimi de mağdur etmeyen sistemler oluşturulabilir. Devletin “pamuk politikası” oluşturması büyük bir önem arz etmektedir. Tekstil sektöründeki ihtiyaca ve önümüzdeki yılların talep tahminlerine göre uzun vadeli bir politika oluşturulması gerekli görülmektedir.

Kaliteli üretim için başta hammaddenin kaliteli olması gerekmektedir. Bu açıdan Türkiye avantajlı ülkelerden birisi konumundadır. Ancak, bu avantajın bir dezavantaja dönüşmemesi için kaliteli pamuk türlerinin araştırılması, pamukta kalitenin artırılması, gerek ekimde gerek hasatta yeni teknolojilerin kullanılarak üretim maliyetlerinin düşürülmesi gerekli görülmektedir. Tekstil sektörünün stratejik hammaddesi olan pamuğun desteklenmesinde prim sistemi yerleştirilmelidir. Pamukta kalite sorununa yönelik olarak Tarım Bakanlığı'ndan üretici birliklerine ve sanayiciye kadar tüm ilgili birimler ortak çalışma içinde olmalıdır. Tekstil sektörünün fiyat politikalarının sağlıklı işlemesi ve pamuk fiyatlarında istikrar sağlanması amacıyla Pamuk Vadeli İşlemler Borsası kurulmalıdır.

d) Dahilde İşleme Rejimi ve Haksız Rekabet

Dahilde İşleme Rejimi kötüye kullanılarak, bu kapsamda gümrüksüz ve KDV’siz olarak ülkemize giren kumaşların önemli bir kısmı kayıtdışı yollarla iç piyasada satılmaktadır. Haksız ithalatın denetlenememesi, gelir ve vergi kayıplarına neden olduğu gibi sektörde de haksız rekabete yol açmaktadır.

Dahilde İşleme Rejimi  Kontrol Altına Alınmalıdır 

Sektörde haksız ithalat ve haksız rekabete kanunen olanak tanıyan ve AB normlarında olmayan “Dahilde İşleme Rejimi”   ve  gümrük mevzuatının  olanak verdiği çeşitli ticaret işlemleri haksız rekabete neden olmaktadır. 

Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ülkemize giren dampingli mallar hem haksız rekabet yaratmakta hem de ihraç edilmeyip, kaçak yollardan ülkemize sokulması nedeni ile büyük KDV vurgunlarına sebebiyet vermektedir. Bunun süratle önlenmesi ve gereken tedbirlerin alınması gerekmektedir. Dahilde İşleme Rejimi ve uygulamaları yeniden gözden geçirilmeli ve sıkı denetim altına alınmalıdır.    

e)Uzakdoğudan Yapılan Haksız İthalat ve Uzakdoğu Fasonculuğu

Tekstil ve konfeksiyon sektöründe uzakdoğu, özellikle Çin kaynaklı mallar ülkemizde haksız rekabete yol açmakta ve sektörü  tehdit etmektedir.

Uzakdoğudan Ucuz ve Kalitesiz Mal İthalatında Anti-damping ve Benzeri Önlemler Alınmalı, Gerekirse DTÖ Giriş ve Tekstil Antlaşmalarından Kaynaklanan Kotaların Devamı Belirlenen Süreler Kadar  Devam Ettirilmelidir

Sektörde, dünya rekabet koşullarında kotaların kalktığı bir dönemde ülkemize gelen Uzakdoğu menşeyli, özellikle Çin mallarının sektör üzerinde haksız rekabet yaratıp yaratmadığının sıkı bir şekilde takibini zorunlu kılmaktadır. Haksız rekabet söz konusu olduğunda anti - damping ve benzeri önlemleri acilen hayata geçirmek gerekmektedir. Ticari maliyetinin altında yapılan ithalata hiçbir şekilde izin verilmemesi ve Uzakdoğudan yapılan tüm emek yoğun mal ithalatları için emsal pazar fiyatı kontrolü ve minumum fiyat uygulamasının getirilmesi, KDV, gümrük vergileri ve KKDF gelir kaybını ve buna bağlı haksız rekabeti önleyecektir. Ayrıca, bu şekilde iç pazara giren malların haksız rekabet yarattığı ortaya çıkarılırsa, iç pazarın korunması amacıyla DTÖ giriş ve tekstil ve konfeksiyon anlaşmasından kaynaklanan kotaların belirlenen süreler kadar  devam ettirilmesi kararı uygulanmalıdır.

f)Teşvikler Plansız ve Programsız Dağıtılmıştır

Yıllar itibariyle verilen teşviklerin verimliliği artırıcı ve yeni ürünlerin üretimine yönelik olmayan yatırımlara yönelmiş olmasından dolayı sektörde atıl kapasite yaratılmıştır.

Teşviklerin Dağıtımında Yeni Kriterler Göz Önünde Tutulmalıdır

Yeni ürünlerin üretimine yönelik, kaliteyi ve verimliliği artıran, çevreyle uyumlu üretim süreçlerine sahip ve maliyet avantajı sağlayan yatırımlar teşvik edilmelidir. Teşvik belgesi alımları sırasında yatırımlara ilişkin fizibilite raporlarının yanı sıra pazar araştırması ve çevreye uygunluk raporları gibi ekler de istenmelidir.

3. Yapısal Sorunlar

a)Kayıt Dışı Çalıştırma ve Sendikasızlaştırma Yaygındır

TEKSİF’e göre, ülkemiz tekstil ve konfeksiyon sektörünün önceliklikli yapısal sorunlarının başında; kayıt dışı çalıştırma ve sendikasızlaştırma gelmektedir. Sektörde kayıt dışı çalışan sayısının  2 milyonu aşkın olduğu tahmin edilmektedir. Yan sektörlerdeki firmalarda çalışanlar da bu rakama dahil edildiğinde, oranın % 80’lere ulaştığı öne sürülmektedir.

Kayıt dışı ekonominin bir diğer sonucu  ise sendikasızlaştırmadır. Bu tür bir yapılanmada çalışanlar sosyal güvenliksiz, sendikasız, toplu iş sözleşmesiz kalırken, kayıt dışı çalışmadan dolayı  devletin, SSK’nın vergi - prim kayıplarına neden olunmakta ve dürüst işverenler de  haksız rekabete maruz kalmaktadır. Son yıllarda sayıları giderek artan yabancı kaçak işçiler durumu daha da güçleştirmektedir. Kayıt dışı çalıştırma gerekli önlemler alınmadığı için yaygınlaşmaktadır.

Kayıt dışı çalıştırma, tekstilde olduğu gibi konfeksiyonda da son derece yaygındır. Konfeksiyon sektörü  ağırlıklı olarak taşeron ve fason imalatçılardan oluşmaktadır. Konfeksiyoncular maliyetleri aşağı düşürmek için yerli tekstil yerine düşük kaliteli, dampingli tekstili uzakdoğu ve pasifik ülkelerinden temin etme yoluna gitmekte, bu da yerli sanayicilerimizi zor duruma sokmaktadır.

Hükümet Kayıt Dışı Ekonomiyle Etkin Bir Mücadele Yapmalı, Gerekli Mevzuat Değişiklikleri Gerçekleştirilmelidir

Hükümet, bakanlıklar arasında koordinasyonu sağlarken, rekabet şartlarını oluşturacak önlemleri ve gerekli  idari kararları kısa süre içinde almalı ve mevzuat değişikliklerini gerçekleştirmelidir. Bu bağlamda kayıtlı ekonomi ve kayıtlı istihdam teşvik edilmeli, yerli üretimi koruyan, yeterli iş güvencesi sağlayan ve  haksız rekabeti engelleyen mevzuat değişiklikleri yürürlüğe sokulmalıdır. Hükümet  ayrıca,  sektörde yaşanan koordinasyonsuzluk ve plansızlığı giderecek tedbirler almalıdır.

b)Taşeron İşçi Çalıştırma Yaygındır

Tekstil ve konfeksiyon sektöründe, alt - işveren(taşeron) uygulamaları da ciddi sorunlara yol açmaktadır.

“ Taşeron” adı altında faaliyet gösteren  firmalar, işsizliğin kol gezdiği ülkemizde,  hizmet götürdükleri işyerlerini sendikal örgütlenmelerden, dolayısı ile de toplu sözleşme  düzeninden  çıkarmak için  adeta, özel bir misyon yüklenmiş durumdadırlar. Bu  olumsuz uygulamalar sonucunda, aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan işçiler arasında, hatta aynı tezgahta iş yapan iki işçi arasında bile, çalışma şekil ve şartları bakımından farklılıklar oluşmaktadır. Bu firmalar, işçileri sigortasız olarak çalıştırmakta, asgari ücret yükümlülüğüne uymamakta,  sendikalaşmalarını önlemekte ve örgütlenenleri de işten çıkarmaktadır.

 Kayıt dışı ve taşeron işçilikle işverenler, vergi vermeme, faturasız mal satma, sigorta primi ödememe gibi yasalara aykırı uygulamalarla işgücünü % 40 daha ucuza çalıştırabilmektedirler.

c)Ulusal Bir Tekstil Politikasının Olmaması

Ülkemizin ulusal bir tekstil politikasının olmaması ve siyasi iktidarlar tarafından sürekli ihmal edilmelerinden dolayı, sektörel büyümeye, gelişmeye yönelik bir program, planlama ve stratejiler bulunmamaktadır. Koordinasyonsuzluk nedeniyle, yatırımların ülke içi coğrafi dağılımı bile rasyonel gerçekleşememektedir. Koordinasyonsuzluk nedeni ile yapılan yanlış yatırımlar, bir yandan kimi alt sektörlerde aşırı kapasiteler yaratılmasına neden olurken diğer yandan kimi alanlara hiçbir yatırım yapılmaması nedeni ile önemli miktarlarda döviz ithalata harcanmaktadır. Yatırımlar, plansızlık nedeni ile üretimde, istihdamda artışa neden olmamakta aksine varolan işletmelerin rekabet şartlarını olumsuz etkileyerek üretim ve istihdamda azalmalara neden olmaktadır.

Ulusal Bir Tekstil Politikası Oluşturulmalıdır

Sektörde iç ve dış pazarlardaki mevcut duruma, gelişmelere göre ihtiyaçlara cevap verebilecek, büyümeye yönelik  planlama, programlama ve stratejilerin oluşturduğu ulusal bir tekstil politikası izlenmelidir.

d) Araştırma ve Geliştirme(AR-GE) Faaliyetleri Yetersizdir

Sektörün bütününe ilişkin önemli bir diğer sorun da, araştırma-geliştirme(AR-GE) faaliyetlerindeki eksikliktir. Tüm sektörler açısından geçerli olan bu sorun, tekstil - konfeksiyon sektörlerini de olumsuz yönde etkilemekte, istikrarlı ve akılcı gelişimin önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır. Ülkemiz, AR-GE harcamalarının GSYİH oranı içindeki % 0,64’lük pay ile en düşük ülkeler arasında yer almaktadır. Yetersiz AR-GE harcamaları rekabet gücünün azalmasına, katma değeri yüksek ürünlerin üretilememesine neden olmaktadır.

Araştırma – Geliştirme(AR-GE) Faaliyetleri Desteklenmelidir

Sektörün 2005 sonrası rekabet gücünü artıracak AR-GE politikasının belirlenmesi,  AR-GE faaliyetlerinin artırılması, sanayiinin ihtiyaç duyduğu AR-GE merkezleri ile işbirliği yapılması ve AR-GE uzmanının yetiştirilmesi gereklidir.

Hükümetin  AR-GE konusunda yatırım yapan firmalara verdiği teşvikler artırılmalıdır. Gerekli yapısal değişiklikleri yapacak ve gerekli yeni rekabet üstünlüklerinin kazanılmasını gerçekleştirecek olanlar, üstün AR-GE çalışmalarıyla desteklenen iyi eğitilmiş elemanlardır. Dolayısıyla şu anda sektörün geleceği ile ilgili en öncelikle "olmazsa olmaz" şart: Bu alandaki eğitim, öğretim ve AR-GE çalışmalarının iyileştirilmesidir. Ayrıca, sektörde faaliyet gösteren firmalar tarafından bir AR-GE fonu oluşturulmalıdır.

e)Tekstil Eğitiminde Sorunlar Yaşanmaya Devam Etmektedir

Ülkemizdeki tekstil ve konfeksiyon eğitim-öğretim durumu ve özellikle de kalitesi yetersizdir. Bu yetersizlik, tekstil ve konfeksiyon sanayiinin temelde yatan en önemli zaafıdır.

Eğitime Önem Verilmelidir

Sektörde insana yönelik yatırımlara olabildiğince ağırlık verilmelidir. Bu insangücü eğitimi; işgücü, ara insangücü, mühendis eğitimi ve yetiştirilmesi ile meslek içi eğitim olmalıdır. Ayrıca bu konuda işçi, işveren, devlet ve üniversite işbirliği gereklidir.  Üniversite ve liselerde en son teknolojiyi kavrayacak, yaratıcı nitelikli eleman yetiştirecek bir eğitim felsefesi izlenmelidir. Eğitim kurumları ile işletmeler arasında işbirliği sağlanmalıdır. Meslek liselerinde sektörün ihtiyacı doğrultusunda gerekli bölümler açılmalı ve bunlar yaygınlaştırılmalıdır.

f)Firmaların  Öz kaynakları Yetersizdir

Tekstil ve konfeksiyon sektörünün en önemli sorunlarından birisi de firmaların öz kaynak yetersizliğidir. Firmaların borç yükü yüksek olduğu için ekonomik krizlerden daha fazla etkilenmektedir. Sektördeki firmaların % 80’den fazlasının KOBİ niteliğinde olması ve öz sermayelerinin rakiplerine göre yetersiz kalması yeni teknolojileri uygulamaya koymalarını ve tesis modernizasyonuna gitmelerini zorlaştırmaktadır. Firmaların işletme sermayelerinin yetersiz olması ise hem üretimi sürdürmek hem de dış pazarlara açılmada önlerindeki önemli engellerden birini oluşturmaktadır.

Firmaların  Mali yapıları Güçlendirilmelidir

Tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin mali yapılarının güçlendirilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

g)AB ile Gümrük Birliği Aleyhimize İşlemektedir

AB ile Gümrük Birliği ülkemiz aleyhine işlemektedir. Ülkemiz ile AB arasında Gümrük Birliğine geçildiği 1996 yılından günümüze kadar bir iddiaya göre ülkemizin yaklaşık 60-70 milyar dolar kayba uğradığı söylenmektedir.

Gümrük Birliği Antlaşmasının Yeniden Gözden Geçirilmesi Gerekir

Gümrük Birliği anlaşmasının tekrar gözden geçirilmesi ve aleyhimize uygulamaların hafifletilmesi gereklidir.

h)Firmalar Düşük Kapasite İle Çalışmaktadır

Sektörde,  sayılan bu nedenlerle ortaya çıkan  haksız rekabet  koşulları üretimi, istihdamı azaltmış ve firmaların tam kapasite ile çalışamama nedeni ile milyarlarca dolarlık yatırım atıl kalmıştır.

ı)Gümrüklerimiz AB Standartlarında Değildir

Gümrüklerdeki kontrol mekanizmasının iyi işlememesi nedeni ile gümrüklerden kontrolsüz olarak giren ucuz ve kalitesiz mallar sektörü zor durumda bırakmaktadır. Ayrıca, gümrüklerin niteliği ve fiziki şartları da yeterli değildir.

Gümrüklerimiz AB Normlarına Uygun Hale  Getirilmelidir

Gümrük kapılarımızın AB standartlarına göre azaltılmasına devam edilmeli, dış ticaret hacmimiz de gözetilerek AB standartlarına uygun olarak düzenlenmelidir. Ayrıca, gümrüklerimiz merkezi denetime kavuşturulmalıdır. Gümrüklerde otomasyona gidilmesi, bilgisayarlarla takviye edilmesi,  sayısının azaltılması ve ihtisas gümrüklerinin kurulması,  sevindirici bir  gelişmedir. Gümrüklere giren ve çıkan her türlü malın merkezi olarak kayda girmesi ve denetlenmesi büyük önem taşımaktadır. Gümrük kapısı sayısı daha da azaltılarak AB normlarına uygun hale getirilmeli ve tekstil ve konfeksiyon ihtisas gümrüklerinde uzmanlaşma sağlanmalıdır.

i)Serbest Bölgeler Amacından Uzaklaşmıştır

Yabancı sermaye girişini ve ihracatı artırma amacıyla kurulan serbest bölgeler, bu amacı gerçekleştirememiştir.  Sayısız teşviklerle üretilen ürünlerin yurt içine girmesi de yerli sanayici açısından  haksız rekabete neden olmaktadır.

Serbest Bölgelerin Asıl İşlevine Dönmesi Sağlanmalıdır

Yeni serbest bölgelerin kurulmasından kaçınılmalı ve mevcut olanlarında  kuruluş amaçlarına uygun olarak ihracata dönük üretim yapması  sağlanmalıdır. Serbest bölgeler disipline edilerek burada üretilen mallar dış ülkelerdeki serbest bölgeler gibi yurt içine girmeden yurt dışına gönderilmelidir.

 

Sektörel Bilgiler